Mesajlar Etiketlendi ‘Diyanet’

Laiklik/Sekülerizm Bağlamında Sorular

Yayınlandı: 10 Haziran 2012 laikelit tarafından İç Politika içinde
Etiketler:, ,

Türkiye’de siyasetin din olgusuyla iç içe olması yeni bir şey değil elbette. Aynı şekilde, siyaset yapıcıların, siyasetlerini teolojik çerçevede ele almaları ve bunları dinsel argümanlarla desteklemeye çalışmaları da mevcut iktidarın icat ettiği bir şey değil. Fakat AKP iktidarının gücünü pekiştirmesine paralel olarak daha bir muhafazakarlaştığı ve temsil ettiği çoğunluğun inancı olan Sünni İslam’ı günlük siyasetinde giderek daha çok öne çıkardığı da –özellikle son haftalarda– pek çok kişinin tespit ettiği bir durum.

İktidarların ideolojilerini ve dünya görüşlerini oluşturan öğeler paralelinde siyaset yapmaları garipsenecek bir durum değil tabiki. Nasıl ki sol görüşlü bir iktidarın politikaları sol/sosyalist bir dünya görüşüne dayanacaksa, sağ/muhafazkar bir partinin politikaları da içinde dinin de olduğu muhafazakar fikirlerden ilham alacaktır. Fakat üzerinde durulması gereken konu, bu fikirlerin ya da dünya görüşünün, yasalar aracılığı ile devlet tarafından, o fikirleri ve dünya görüşünü paylaşmayan, bunlara göre yaşamayan insanlara dayatılmasıdır. Yani esasen sorulacak soru şudur: Bir inancın, çoğunluk tarafından benimsenmiş olması sebebiyle, diğer inançlara tanınmayan politik ayrıcalıklar talep etmesi bir hak mıdır? Bu ne kadar demokratiktir?

Bu bağlamda, geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın söyledikleri önemliydi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı düzenleyen yasayı eleştirirken bu yasanın Diyanet’in dini hizmetlerini kısıtladığından şikayet etti. Hemen ardından da şöyle bir laiklik/sekülerizm tanımı yaptı: “Laiklik dinin devlete, devletin de dine karışmaması, bütün inançların teminatı, sigortası olması herkesin inandığı gibi yaşamasının laiklik sigortasıdır.” Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Aslında benzer açıklamaları daha önce Sayın Başbakan’dan da duymuştuk. Örneğin geçen yılki Mısır gezisi sırasında Mısırlılar’a laik bir anayasa yapmalarını tavsiye etmiş ve laikliği “devletin her dine eşit mesafede olması” olarak tanımlamıştı.

Madem ki laiklik/sekülerizm devlet büyüklerimizce, bütün inançların teminatı ve devletin her dine eşit olması olarak izah ediliyor, öyleyse son haftalardaki bazı tartışmalar çerçevesinde birtakım sorular soralım:

1-  Devletin bünyesinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı neden yalnızca Sünni İslam inancına sahip insanlara hizmet etmektedir. Devlet nezdinde resmen temsil edilme hakkı Alevilere, Hristiyanlara ve Yahudilere neden tanınmamaktadır?

2-  Devlet Sünni İslam’ı temsil eden din adamlarını istihdam edip onlara maaş öderken, Alevilik, Hristiyanlık ve Yahudilik inançlarını temsil eden din adamları aynı haktan neden yararlanamamaktadır?

3-  Sünni İslam’ı temsil eden din adamlarını yetiştirmek üzere yüzlerce imam hatip okulu varken, aynı hak, Alevilik, Hristiyanlık ve Yahudilik inançlarına neden tanınmamaktadır? Örneğin Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına neden izin verilmemektedir?

4-  Sayın Başbakan’ın yetiştirmek istediği dindar nesiller hangi dinin mensubu olacaklardır? Eğer bu din Sünni İslam ise, çocuklarını bu inancın gereklerine göre yetiştirmek istemeyen insanların durumu ne olacaktır?

5-  Yapılan eğitim reformu ile “Peygamber’in Hayatı” ve “Kuran” seçmeli ders haline getirilirken, Alevilik, Hristiyanlık ve Yahudilik inancına sahip insanlar için, hiç olmazsa bu kişilerin çocuklarının yoğunlukla gittiği okullarda müfredatla ilgili herhangi bir değişiklik neden yapılmamaktadır?

6-  Son günlerde gündeme gelen yasa taslağı gereğince opera, müze, tiyatro, konferans salonu, liman, gar, terminal gibi yerlerde tesis edilecek ibadet yerleri Sünni İslam inancının dışındaki inançları benimseyen insanların da ihtiyaçlarını karşılayacak mıdır?

Bu listeye belki de yüzlerce soru eklemek mümkün. Ama en azından yukarıdaki soruların işaret ettiği gerçekler ışığında Turkiye’de tüm inançların teminat altında olduğunu ve devletin her dine eşit mesafede olduğunu söylemek mümkün mü? Konunun bir de, burada değinmediğim, inançsız insanlar kısmı var ki oradaki vaziyet, inançsızlığın toplumda bir hastalık olarak görülmesi derecesinde vahim.

En başta sorduğum soruya geri dönecek olursak, çoğunluğun inancı olan Sünni İslam, azınlıkta kalan diğer inançlara göre devlet önünde bazı ayrıcalıklara sahip midir? Eğer öyleyse devletle Sünni İslam arasındaki mesafe, diğer inançlarla olan mesafeye göre daha kısa değil midir? Nitekim, aklıma George Orwell geliyor: “Bütün hayvanlar (insanlar) eşittir ama bazı hayvanlar (insanlar) diğerlerinden daha eşittir.”